İyi ve önceden planlanan uyum faaliyetleri; kıt su kaynaklarının daha verimli kullanılması, yapı kurallarının gelecekteki iklim koşulları ve aşırı hava olaylarına göre uyumlaştırılması, sel korumalarının inşa edilmesi ve setlerin yükseltilmesi, kıtlığa karşı tolerans gösteren mahsullerin geliştirilmesi, fırtınalar ve yangınlara karşı daha az hassas ağaç türleri ve ormancılık uygulamalarının seçilmesi,türlerin göçmesine yardımcı olmak için karasal koridorların açılması vb.olarak sıralanabilir. Bazı durumlarda (ör. hidro-enerji, sulak arazi yönetimi) azaltım ve uyum stratejileri, birbirleri ile yakın bağlantılı ve tamamlayıcı olabilir.
İklim bilimi, seragazı emisyonlarında keskin bir düşüşsağlansa bile iklim değişikliğinin kaçınılmaz etkileriyle karşı karşıya kalmaya uzun bir süre devam edeceğimize işaret etmektedir. Burada uyum iklim sistemindeki güncel ve beklenen değişikliklere ayak uydurma süreçlerini ve alınan önlemleri tarif etmektedir. Küresel iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini azaltmaya yönelik çalışmalara genel olarak “uyum” çalışmaları denilmektedir. Uyum çalışmaları aynı zamanda fırsatları ve kaygıları faydaya çevirmeyi de içermektedir.
Uyum politikaları ile birbirlerine bağımlı sistemler dikkate alınarak ve böylece özellikle kırılgan sistemlere (örneğin ekosistemler) yönelik risklerin artması önlenebilir. Ülkelerin iklim risklerini ve etkilenme düzeylerini sistematik biçimde değerlendirmeleri ve muhtemel uyum önlemlerini kalkınma politikalarına, planlarına ve projelerine dahil etmeleri gerekir. Çünkü birçok durumda iklim değişikliğinin etkilerine uyum sağlamayan, her zamanki gibikalkınma faaliyetlerinin topluma, ekonomiye ve doğal kaynaklara olumsuz etkileri olacaktır.
İklim değişikliğiyle mücadelede ve azaltım (emisyon azaltımı ve yutak kapasitesinin artması) ve uyum birbirlerine bağlı iki bileşen olarak değerlendirilmelidir. İklim değişikliğiyle mücadele üzerine yapılan maliyet analizlerinde, iklim değişikliğine uyum için doğacak maliyetlerin de göz önüne alınması gerektiği belirtilmektedir. Paris Anlaşması’nın iklim rejimine getirdiği en önemli yeniliklerden biri, iklim değişikliğinin etkilerine uyum sağlanmasının iklim politikası öncelikleri içindeki yerinin güçlendirilmesi ihtiyacıdır.
İklim değişikliğinin etkilerini gözardı ederek iklim değişikliğine maruz kalma veya iklim değişikliğinden etkilenme düzeyini kasıtlı olmadan artıran, doğal veya toplumsal sistemlerdeki değişikliktir. “Kaş yapayım derken göz çıkarmak” deyimi ile açıklanabilecek uyumsuzlaşma uygulamaları etkilenebilirliği azaltmak yerine artıran süreçler olarak tanımlanabilir.Örneğin yeni inşa edilen bir kentsel altyapı, değişen aşırı hava koşulları ile başa çıkacak şekilde tasarlanmamış olabilir ve bu nedenle aşırı hava olaylarına karşı yeterli koruma sağlamayabilir veya öngörülenden daha kısa bir kullanım ömrüne sahip olabilir. Bu tür sonuçlar, aşırı iklim olaylarının altyapının iklim değişikliğinden kaynaklanan risklere dayanacak biçimde inşa edilmesi halinde meydana gelecek yaşam kaybı ve maddi hasardan daha fazla yaşam kaybı ve hasara yol açarak kalkınmayı engelleyebilir. Bazı durumlarda hükümetler yanlış teşvik politikaları uygulayarak uyum sağlamayı engelleyebilir ve hatta yıkıcı veya riskli davranışları teşvik edebilir, tetikleyebilir. Örneğin; sel sigorta programları; tüketicilerin riskleri tamamen üstlenmeleri ve bu nedenle daha fazla riskten kaçınan bir tutum takınmalarını sağlamak yerine, sel riskine karşı evleri sigortalayarak, selden etkilenebilir bölgelerde yapılaşmayı teşvik edebilir.Tarım sektörü açısından bakıldığında da, bazı durumlarda tarımsal yatırımlar, iklimin belirli ürünler için elverişsiz hale gelmesi durumunda beklenen getiriyi sağlamayabilir. Tarımsal mahsul azalabilir ve gıda maddelerini ithal etmek gerekebilir. Bu durumda ekonomik büyüme sınırlı düzeyde gerçekleşir.
Hidro-meteorolojik karakterli doğal afetleri diğer doğal afetlerden ayıran en önemli özellik, bunların yapılacak izleme veya ölçümlerle önceden tespit edilerek önlenebilmesi veya erken uyarılarla can kayıplarının en aza indirilebilmesidir. Diğer bir deyişlehidro-meteorolojik afetlerin “Önceden Tahmin Edilerek Erken Uyarılarının Yapılabilmesi”, deprem gibi doğal afetlerden onları farklı kılan tek ve en önemli özelliktir. Bu özellikten yararlanarak, afet yönetim programlarının bir parçası olan meteorolojik tahmin ve erken uyarı ile son yıllarda can kayıplarında önemli düşüşler sağlanmıştır.
Yağmur hasadı,sulamada ve evsel kullanımda sürdürülebilir olmayan yer altı suyu kullanımına alternatif olarak yağışla yüzey akışına geçen suyun biriktirilip kullanılması için geliştirilen yöntemlerin bütünüdür. Yağmur hasadı; kendisini bütünleyen gıda ormanı, yer örtüsünün ve topraktaki organik içeriğin arttırılması gibi yan uygulamalarla, toprağın iyileştirilmesi, yer altı suyunun beslenmesi, susuzluk nedeniyle kısıtlanan tarımsal üretimin ve veriminin arttırılması, göletler içinde balık ve uygun bitki üretimi yanı sıra su kuşlarına habitat oluşturma gibi ekolojik ve rekreasyon faydalar sağlamaktadır.
Toprağın fakirleşmesine,su tutma özelliğinivebiyolojik çeşitliliğini kaybetmesine neden olan tahribata karşı, toprağa organik maddesini geri kazandırmaya onarıcı tarım denir. Dikey tarım, geleneksel tarımdan farklı olarak kapalı alanda yapılmaktadır. Üst üstte raflara ekilen sebze ve meyveler topraksız yetiştirilmekte olup, enerji tüketiminin %80’inini düşüren LED ışıkların kullanıldığı bu yöntemle enerji tasarrufunun yanı sıra geleneksel tarıma göre %90 oranında su verimi sağlanabilmektedir. Geleceğin şehirleri tarıma elverişli alanların daralması nedeniyle dikey tarım gibi yöntemlerle kendi gıdalarını üretmeyi planlamaktadır.
Çiftçilere, karbon depolanmasını artıran ve sera gazı emisyonlarını azaltan çiftçilik tekniklerini benimsemeleri için teşvikler verilebilir. Agro-ekolojik çiftçilik, gıda ormancılığı, toprağı işlemeden ekim, bitki örtülü ürünlerin ve uzun ömürlü bitkilerinkullanılması, ürün rotasyon döngülerinin iyileştirilmesi ve kalıcı tarım tasarım tekniklerinin kullanımı toprak tarafından depolanan karbon miktarını artırma ve iklim değişikliğinin azaltılmasına önemli ölçüde katkıda bulunma potansiyeline sahiptir. Politikalar, denemelerin ve yeniliklerin teşvik edilmesine önem vermelidir. Teşvikler, yeni çiftçileri veya agro-ekoloji yapan çiftçileri, endüstriyel çiftçilikten zarar görmüş arazi ve toprakları devralmaya teşvik edecek şekilde tasarlanmalıdır. Bu, toprak karbon seviyelerinin arttırılmasınave atmosferdeki karbon kaybının azaltılmasına yardımcı olacaktır.
IPCC’nin 1,5°C Raporu (Kasım 2018) kentlerde iklim değişikliğinin etkileri olan ısı stresinin, kara ve kıyı sellerinin, yeni hastalık vektörlerinin, hava kirliliğinin ve su kıtlığının bir arada yaşanacağını, bu açıdan şehirlerde etkilere uyum sağlamanın çok önemli olduğunu belirtmektedir. Şehirlerde iklim uyumu için i) sel ve kuraklık için erken uyarı sistemlerinin kurulması, ii) su depolama ve kullanımının iyileştirilmesi ve iii) aşırı ve yavaş başlayan sıcaklık ve iklim olaylarından dolayı oluşan sağlık risklerinin azaltılması ve yönetilmesi gibi bir dizi önlemin alınması gereklidir.
Çatılarda yetiştirilen bitkisel bir tabaka olarak tanımlanan yeşil çatılardaki bitki örtüsü çatı yüzeylerindeki gölge oranını ve buharlaşma-terlemeyi arttırarak gizli ısı transferine neden olarak, çatılarda ve etrafında havanın sıcaklığını düşürmektedir. Geleneksel çatı yüzeylerindeki ortam sıcaklığı 500C'yi aşarken yeşil çatılarda bu sıcaklık çok daha düşük olmaktadır. Bina çatılarının uygun olanlarına çatı bahçelerinin yapılması, uygun olmayanlarının ise açık renkli veya refleksiyon özelliğine sahip malzemelerle kaplanması ısı adası genliğini düşürmektedir. Böylece gün boyu binaların radyasyon emmesi ve bunu güneş battıktan sonra atmosfere vermeleri engellenmişolmaktadır. Yeşil çatılar hemen her bina ölçeğine uygulanabilmektedir.