İklim Değişikliği ve Uyum Koordinasyon Kurulu (İDUKK), Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum başkanlığında Ankara’da toplandı.
10 Eylül 2025
İklim Değişikliği ve Uyum Koordinasyon Kurulu (İDUKK), Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum başkanlığında Ankara’da toplandı.
İklim Değişikliği Başkanlığı ev sahipliğinde, ilgili bakanlıklar ve kurumların temsilcilerinin katılımıyla gerçekleşen toplantıda, Türkiye’nin İkinci Ulusal Katkı Beyanı ve COP30 hazırlıkları da değerlendirildi.
Programın açış konuşmasını yapan Bakan Kurum, İklim Kanunu ile ülkemizin iklim değişikliğiyle mücadelesinde yepyeni bir sayfa açıldığına dikkat çekerek “Bu kanunla yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelim artacak, sanayicimizin dünyadaki rekabet gücü katlanacak, böylece hem doğamız hem de üretimimiz korunacak” dedi. İklim krizinin Türkiye için uzak bir tehdit olmadığını ifade eden Bakan Kurum, “İklim krizi yangınlarda maalesef çarpan etkisi yaptığını görüyoruz. Ülkemizde yangın sezonu artık baktığınızda eskisinden çok daha uzun sürüyor” diye konuştu.
Bakan Kurum, iklim krizinin neden olduğu sorunlara dikkat çekerek, “Sadece son 50 yılda bile baktığınızda yaban hayatı popülasyonu yüzde 73 oranında azalmış durumda. Bu yaklaşık 1 milyon türün tamamen yok olma tehdidi altında olduğunu bize ifade ediyor. Tatlı su kaynaklarımız her geçen gün azalıyor. Dünya nüfusuna baktığımızda yüzde 75 yani yeryüzündeki her 4 kişiden 3’ü susuzluk tehlikesi altında yaşıyor. Rakamların bize işaret ettiği bu acı tabloya rağmen ne yazık ki insanlık her 10 dakikada 5.900 ton plastik atık üretmeye devam ediyor. Milyonlarca insan açlıkla boğuşurken dünyada her gün yaklaşık 1 milyar öğün çöpe atılıyor” şeklinde konuştu.
Bakan Kurum’un konuşmasından bazı satır başları şöyle;
“İklim Krizi Nedeniyle Her Yıl 1.500’e Yakın Sel Yaşanıyor”
Son 50 yılda dünya genelinde hava, iklim ve suyla ilgili 11 binden fazla afet kayıtlara geçti. 2 milyonun üzerinde can kaybı ile 3,64 trilyon dolarlık ekonomik kayıp gerçekleşti. İklim krizi için, aşırı hava olayları nedeniyle her yıl bin 500’e yakın sel yaşanıyor. Şırnak Silopi’de 50,5 santigrat dereceye varan tüm zamanların sıcaklık rekorları kırılıyor. Azalan su kaynakları bu sebeple artık ülkemiz su stresi yaşayan ülkelerden bir tanesi. Barajlarımız su alarmı veriyorsa, zirai don çiftçimizin hasadını vuruyorsa ve yangınlar hızla yayılıp canımıza, malımıza kast ediyorsa, iklim krizi Türkiye için uzak bir senaryo değil, apaçık yakın bir tehdit demektir.
“Yangın Sezonu Eskisinden Çok Daha Uzun Sürüyor”
Kuşkusuz, her 10 orman yangınından 9’u insan kaynaklı. Ancak bir gerçek daha var ki iklim krizi yangınlarda maalesef çarpan etkisi yaptığını görüyoruz. Ülkemizde yangın sezonu artık baktığınızda eskisinden çok daha uzun sürüyor. Çünkü aşırı sıcaklık, artan kuraklık ve azalan nem, çıkan yangınların hızla büyümesine, geniş alanlara yayılmasına neden oluyor. Isı transferiyle taşınan kıvılcımlar yeni yangınların çıkmasına neden oluyor. Bu da orman yangınlarına aslında müdahaleleri oldukça zorlaştırıyor. İşte tüm bu nedenlerle 2025 yazı yangın afetinin yıkıcı sonuçlarını çok net bir şekilde yaşadığımız bir yıl oldu.
“İklim Krizi Küreselse Çözüm De Küresel Olmalı”
İklim krizi, ekonomiden, ticarete, sosyal düzenden küresel istikrara kadar birçok alanı etkiliyor. Biz ülkemizin iklim değişikliği mücadelesine sadece vatandaşımızın güvenliği için değil insanlığın selameti içinde özel bir önlem atfediyoruz. Öncelikle ‘iklim krizi küreselse, çözüm de küresel olmalı’ dedik ve 2021 yılında Paris İklim Anlaşması’nı onayladık. Sayın Cumhurbaşkanımız tüm dünyaya 2053 Net Sıfır Emisyon Hedefimizi ilan etti. Bu hedef doğrultusunda enerjiden sanayiye, ulaştırmadan atık yönetimine, tarımdan kentsel planlamaya kadar bütüncül ve derin bir dönüşüm sürecini bütün bakanlıklarımızla birlikte başlatmış olduk. Güncellenmiş Birinci Ulusal Katkı Beyanımızı, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'ne sunduk. 2030 yılına yönelik emisyon azaltım hedefimizi yüzde 21’den 41’e çıkarttık. Ülkemizin 2022 ve 2024 Yılı İklim Değişikliğiyle Mücadele ve İklim Değişikliğine Uyum Eylemlerimizi kapsayan 2 yıllık Şeffaflık Raporumuzu yayınladık.
“Deprem Bölgesindeki 300 Bin Konutun Tamamı İklim Dirençli”
Attığımız adımların hiçbiri politika belgelerinde kâğıt üstünde kalmadı. Şehirlerimizde kentsel ısı adalarını azaltmak için yeşil alanlarımızın sayısını yapmış olduğumuz millet bahçeleriyle arttırarak sağlamaya gayret gösterdik. Binalarımız, çevre dostu inşa edilsin, bulunduğu yerin coğrafi ve iklim özelliklerini taşısın diye Yeşil Bina Sertifikası sistemini hazırladık. Sanayicimiz Avrupa Yeşil Mutabakatına uyumlu üretim yapsın, ihracatımız döngüsel ekonomi prensipleriyle büyüsün diye Yeşil OSB ve Yeşil Sanayi Belgesi gibi mekanizmalarımızı hızlıca hayata geçirdik. Asrın felaketinde yaşadığımız 11 ilimizdeki uygulamalarımız aslında bunun en büyük kanıtıdır. Deprem bölgesinde 6 Eylül’de teslim ettiğimiz 300 bin konutun tamamı iklim dirençlidir, sıfır atık uyumludur ve çevre dostudur.
“İklim Kanunu ile Yenilenebilir Enerji Kaynaklarına Yönelim Artacak”
İklim Kanunuyla birlikte ülkemiz iklim değişikliğiyle mücadelede yeni bir sayfa açtı. Biz bu kanunla Türkiye'nin doğal kaynaklarını korumak, sanayisini güçlendirmek, tarımını sürdürülebilir kılmak, ihracatını geleceğe hazırlamak için çalışıyoruz. Bu kanunla yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelim inşallah artacak, sanayicimizin dünyadaki rekabet gücü katlanacak, böylece hem doğamız hem de üretimimiz korunacak. Şimdi de ülkemizin Ulusal Yeşil Taksonomisini hazırlıyoruz. Emisyon Ticaret Sistemi’nin kurulmasına yönelik çalışmalarımızı da ilgili bakanlıklarımıza birlikte yürütüyoruz. Dahası ülkemizin 2100 yılına kadar iklim projeksiyonlarını oluşturuyor. Bu sayede ülkemizde uzun vadede ne zaman, nerede, hangi hava olaylarının yaşanabileceğine dair öngörüde bulunma imkânımız olacak. Böylece iklim değişikliği kaynaklı sektörel risklere karşı o belirsizliği minimum düzeye hep birlikte indirmiş olacağız.
“İkinci Ulusal Katkı Beyanı’mızı COP30’da Dünyayla Paylaşacağız”
2022 yılından bu yana yedi önemli toplantı gerçekleştirdik ve hepsinde çok önemli kararlar aldık. Geçen yılki İDUKK toplantımızda 2053 Türkiye'nin Uzun Dönemli İklim Stratejisi’ni Bakü'de düzenlenen COP29’da tüm dünyaya ilan ettik. İnşallah bugünkü toplantımızın ana gündemini ülkemiz için kritik öneme sahip bir konu olan İkinci Ulusal Katkı Beyanımız oluşturacak. Bu toplantıda İkinci Ulusal Katkı Beyanımızla ilgili kararlarımızı alacağız ve Katkı Beyanımızın detaylarını da 10-21 Kasım tarihleri arasında Brezilya'nın Amazon kentinde Belen bölgesinde düzenlenecek COP30 Taraflar Konferansında tüm dünyayla paylaşacağız. İnanıyorum ki bugün alacağımız kararlar iklim krizi mücadelesindeki liderlik rolümüzün en açık göstergesi ve kanıtı olacak.
Bakan Yardımcısı Fatma Varank: Artırım Yerine Azaltım Veren Bir Ülkeyiz
Toplantıda konuşan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakan Yardımcısı Fatma Varank da Türkiye’nin iklim değişikliği ile mücadelede emisyon azaltım kararlığını ortaya koyduğunu belirterek şöyle konuştu: Bugün burada Türkiye'nin geleceği için yapmış olduğumuz çalışma tüm dünyayı da etkileyecek. 2053 Net Sıfır Emisyon hedefine giderken biz artırım yerine azaltım veren bir ülkeyiz. Özellikle enerji, sanayi, ulaştırma ve tarım bakanlıklarımızla devam eden istişarelerimiz sonucunda ortaya koyduğumuz 2053 hedefi adına yaptığımız azaltımla ilgili çalışmalarımız en nihayetinde bugün burada İklim Değişikliği Uyum Koordinasyon Kurulu'nda vereceğimiz kararlarla netleşecek.
İklim Değişikliği Başkanı Prof. Dr. Halil Hasar
Türkiye’nin iklim değişikliğiyle mücadelesinde oldukça öneme sahip olan İDUK toplantısının devamında İklim Değişikliği Başkanı Prof. Dr. Halil Hasar, iklim değişikliğiyle mücadelede geldiğimiz nokta, Türkiye’nin II. Ulusal Katkı Beyanı, azaltım ve uyum konularında katılımcıları bilgilendirdi.
Başkan Hasar, Türkiye’nin 2035 yılı azaltım politikalarına ilişkin olarak, İklim Değişikliği Başkanlığının ilgili bakanlıklarla koordineli olarak hazırladığı çalışmaların detaylarına değindi. II. Ulusal Katkı Beyanı hazırlıklarının yanı sıra bu beyanın hazırlanmasında kullanılan model ve metodolojilere ilişkin bilgilendirmede bulundu.
Kurul üyelerinin istişareleri sonucunda ülkemizin 2035 hedefine ilişkin iklim finansmanı, uluslararası iş birliği gibi hususları da ele alan Başkan Hasar, Türkiye’nin II. Ulusal Katkı Beyanı’nın COP30 öncesi açıklanmasının beklendiğini de işaret etti.