İklim Değişikliği Başkanı Prof. Dr. Halil Hasar, İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği (SKD Türkiye) tarafından düzenlenen panelin açış konuşmasını yaptı.
13 Aralik 2024
‘COP29 Çıktıları ve Yeşil Dönüşümün Finansman, Enerji ve Yapay Zekâ Perspektifinden Değerlendirilmesi’ ana teması altında gerçekleşen panelde, ‘Yeşil Dönüşüm ve COP29 Sonrası Değerlendirme’ başlığı da ele alındı.
COP29’un bir değerlendirmesini yapan İklim Değişikliği Başkanı Hasar, iklim değişikliği perspektifi ve yeşil dönüşüm konularına da değindi.
İklim değişikliğinin küresel ve ulusal etkilerine dikkat çeken Başkan Hasar, İklim değişikliğinin yalnızca çevresel bir sorun değil, ekonomiden sosyal düzene, küresel istikrardan insan güvenliğine kadar pek çok alanda etkisini hissettiren kapsamlı bir kriz olduğunu kaydetti.
Bu yıl Bakü’de gerçekleştirilen COP29’un, dünya liderlerinin ortak bir vizyonla bir araya gelerek iklim krizine nasıl yanıt verebileceğimizin tartışıldığı tarihi bir dönemeç olduğunu belirten Başkan Hasar, tüm karar alma süreçlerinde Türkiye’nin aktif şekilde rol aldığını ifade etti.
Bu seneki iklim ajandasında geçen sene alınan ‘Küresel Durum Değerlendirmesi’ kararından sonra COP29’un geçen seneki kararları destekleyecek ve itici güç olacak bir iklim finansmanı kararı ile tamamlanmasının önemine dikkat çeken Başkan Hasar; “Bakü’de alınan tüm bu kararlar umut verici olmakla birlikte, özellikle gelişmekte olan ülkelerin ihtiyaç duyduğu finansman ve teknolojik destek konusunda hâlâ büyük bir eksiklik bulunmaktadır. Türkiye olarak, bizim gibi gelişmekte olan ülkelerin maruz kaldığı adaletsiz yük paylaşımını her fırsatta dile getirdik ve getirmeye devam edeceğiz. İklim değişikliğiyle mücadele, sadece finansman sağlamakla sınırlı değil, aynı zamanda bu kaynakların etkili ve şeffaf bir şekilde kullanılmasıyla da ilgilidir.” dedi.
Başkan Hasar’ın konuşmasında bazı satır başları şöyle;
“Finansman hedefi, küresel iklim finansmanı mimarisinde köklü bir değişimi temsil etmektedir…”
Türkiye, COP29 sürecinde yürüttüğü güçlü müzakereler ile gelişmekte olan bir ülke olarak hazırlamış olduğu iklim değişikliği strateji, plan ve beyanlar dâhilinde ihtiyacı olan finansman için yeni hedefin iki katmanına da erişimi olan bir pozisyonda konumlanmıştır.
Ancak, bu hedefin gelişmekte olan ülkelerin küresel iklim değişikliği ile mücadelesinde ihtiyaç duyduğu tüm finansal ve teknolojik desteklerini karşılamaktan uzak olduğunu ön görmek zor değil. Yine de bu hedefin, küresel iklim finansmanı yapısında önemli bir dönüşüm sağlayabileceği gerçeği yadsınamaz.
“COP29 müzakerelerinin sonuçlandırılmasıyla karbon piyasa mekanizmalarının önünü açılmıştır…”
Bunun yanında, COP29'da uzun süredir beklenen 6. Madde müzakerelerinin sonuçlandırılmasıyla, Birleşmiş Milletler çatısı altındaki karbon piyasa mekanizmalarının önünü açılmıştır.
Bakü İklim Birliği Paktı ve 6. Madde kararlarıyla küresel iklim finansman mimarisi kökten değişecek, gelişmekte olan ülkelerin azaltım, uyum ve yatırım ihtiyacına cevap veren bir mekanizma ortaya çıkacaktır.
COP29’da uzun yıllardır önemli bir ilerleme kaydedilemeyen Karşı Önlemler konusunun da “Karşı Önlemlerin Uygulanmasının Etkileri Forumu” ile “Katowice Etki Komitesi” için 5 yıllık çalışma programı kabul edilmiş olup ülkemiz için de son derece önemli olan tek taraflı ticaret önlemleri ile ilgili konuları da içeren karşı önlemlerin uygulamalarının olumlu ve olumsuz etkilerini kapsamlı bir şekilde ele almayı amaçlamaktadır.
Ayrıca, Kayıp ve Zarar Fonu'nun işler hale getirilmesi de COP29'un önemli sonuçlarından biridir. 2025 yılında fonların dağıtımına başlanmasını sağlayacak bu karar, küçük ada devletleri, en az gelişmiş ülkeler ve Afrika ülkeleri dahil olmak üzere gelişmekte olan ülkeler için uzun zamandır beklenen bir kazanım olmuştur.
“Türkiye olarak adaletsiz yük paylaşımını her fırsatta dile getirdik ve getirmeye devam edeceğiz…”
Bakü’de alınan tüm bu kararlar umut verici olmakla birlikte, özellikle gelişmekte olan ülkelerin ihtiyaç duyduğu finansman ve teknolojik destek konusunda hâlâ büyük bir eksiklik bulunmaktadır.
Türkiye olarak, bizim gibi gelişmekte olan ülkelerin maruz kaldığı adaletsiz yük paylaşımını her fırsatta dile getirdik ve getirmeye devam edeceğiz.
İklim değişikliğiyle mücadele, sadece finansman sağlamakla sınırlı değil; aynı zamanda bu kaynakların etkili ve şeffaf bir şekilde kullanılmasıyla ilgilidir.
Bakü’de gerçekleştirilen COP29’un çıktıları, küresel ölçekte büyük umutlar vaat etse de bu kararların uygulanması ve etkilerinin hissedilmesi zaman alacaktır.
Türkiye, gelişmekte olan bir ülke olarak, yeşil dönüşüm sürecinde ciddi finansman ihtiyaçlarıyla karşı karşıyadır.
Türkiye, bu süreçte yeşil dönüşüm hedeflerini hayata geçirmek için hem ulusal düzeydeki kaynaklarını aktif şekilde kullanmalı, hem özel sektöre göndereceği sinyaller ile özel sektörü harekete geçirmeli, hem de uluslararası finansman olanaklarından etkin bir şekilde yararlanmak için çalışmalıdır.
Özellikle enerji, ulaşım ve sanayi sektörlerinde sürdürülebilir çözümler geliştirilmesi için tüm bu finansman olanakları, ülkemizin iklim değişikliğiyle mücadelesini hızlandıracaktır.
“Türkiye’nin enerji sektöründe yaptığı dönüşüm, yeşil ekonomi yolunda atılan önemli adımlardan biridir…”
İklim Değişikliği Başkanlığı diğer kamu kurumları, özel sektör, üniversiteler ve sivil toplum ile koordine bir şekilde Türkiye’nin iklim değişikliği ile mücadele ve yeşil dönüşüm sürecini yürütmektedir.
Türkiye 2021 yılında Paris Anlaşması’nı onaylayarak ve 2053 Net Sıfır Emisyon Hedefini açıklayarak yeşil kalkınma yolculuğunun en kritik adımını atmıştır. Bu kısa vadeli emisyon azaltımı hedefinin ve ayrıca iklim değişikliğine uyum gerçekleştirilmesi adına İklim Değişikliği Azaltım ve Uyum Eylem Planları hazırlanmıştır. Strateji belgemiz, Türkiye ekonomisinin uzun vadeli yeşil dönüşüm vizyonunu ve buna ilişkin sektörel dönüşüm stratejilerini ortaya koyan bir yol haritasıdır.
“Elektrikli araç altyapısının geliştirilmesi ile toplu taşımanın teşvik edilmesi, sera gazı emisyonlarını azaltmaya yönelik somut adımlar olacaktır…”
Ulaştırma ve binalar sektörlerinde elektrifikasyona çok büyük önem vermekteyiz. Özellikle elektrikli araç altyapısının geliştirilmesi ve mikromobilite ile toplu taşımanın teşvik edilmesi, sera gazı emisyonlarını azaltmaya yönelik somut adımlar arasında yer almaktadır.
Türkiye’de bir hidrojen ekonomisinin altyapısının kurulması ile özellikle emisyon azaltımının oldukça zorlu olduğu sanayi ve lojistik sektörlerinde gerekli dönüşümü sağlamayı hedefliyoruz.
2030 yılına kadar 5 GW, 2053 yılına kadar ise 70 GW elektrilizör kapasitesine ulaşıp hidrojen teknolojilerinin ülkemizde yaygın bir dönüşümünü sağlamayı planlıyoruz.
Çevrimiçi düzenlenen panele SKD Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Ediz Günsel, İstanbul Politikalar Merkezi, İklim Değişikliği Koordinatörü Dr. Ümit Şahin, SKD Türkiye Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Ebru Dildar Edin ve alanında uzman panelistler katıldı.